upload music to get code

28 Temmuz 2008 Pazartesi

İŞTE O VATAN


İŞTE O VATAN

Kanla örülmüş duvarları benim vatanımın, kolay mı yıkmak ezeli?
Üç beş çapulcu değimli, kanan susayan
Söylemek zor ! etmişler bir birimize düşman
Sen değimliydin Çanakkale de kanlar içinde omuz omuza yatan
Ne değişti ! İşte o vatan bu vatan

Şevkle, hakkın adıyla çıkmadın mı şaha
Dağları devirmedin mi ayaklarının altında
Aynı kına yok mu kara saçlarında
Adın Türk ! adın Kürt ! olsa da
Ne değişti ! işte o vatan bu vatan aslında

Sarmış çaputu başına satıyor dinini beş kuruşa
Allah yoludur diyor sıkıyor kurşunu haklıma
Aptal olma ! almadık mı bu vatanı Allah adıyla
Yürümedik mi fatihin ardından aynı Ayasofya ya
Ne değişti ! işte o vatan bu vatan aslında

Rüşvetin bini bin para,Hakkın adı en sonunda
Sor bir vicdanına rahat uyur mu yastığında
Düşün ! Ebedi bir uyku yok mu sonunda
İhanet etme sakın ne parayla nede şerefinle vatanına
Son sözleridir sana kalan .
İyi belleyesin ecdadından

Fatih_han545@hotmail.com

İŞİN ASLI


Zorlama boş yere kendini, mecbursun hayatın sürükleyeceği yere gitmeye,ama kırılmasın umudun sakın pes etme , etme ki hayatın kendisi zor olsa da ,sen kolay olma
Yaşa aşkını sevgini en uç noktada , ölüm olsa da ucunda , sakın bırakma ! görsün dünyaya bedel bedenin ,feda onun uğruna..
Eğme sakın başını bir zalimin önünde, çiğnetmem gururunu olmaz biçare heveslere,iş güçlünün yanında olmak değil bu sersemce, ol ki hakkın, halkın yanı da bilsin dünya insansın sen aslında
Sakın güvenme iki günlük dost sandığın insan’a yolda belli olur arkadaşsa ,darda belli olur dostsa
Bırakma sakın saygıyı elden,unutma sakın ! görmek istiyorsan elden ,selamsız bırakma sevenini ,için yanıyorsa aşkın şevkinden
Eş dost bilsin diye iyi olma, sor vicdanına ne ister aslında , gelmeyeceksin bu dünyaya bir daha ,etme mazluma zalimlik ,düşersin ayaklara..
Bir garip dostun kalbi bu sana, sıkı tut sakın bırakma,yazılanlar sözde kalmasın yer etsin kafanda, bildiğin her doğruyu ilim sanma..

Fatih_han545@hotmail.com

26 Temmuz 2008 Cumartesi

BASİT HAYATLARIN ANLAMLI DOSTLUKLARI


BASİT HAYATLARIN ANLAMLI DOSTLUKLARI





Uzun bir hayatın kısa dönemlerinde tanıdığımız insanlar değil midir hayatımızı yönlendiren. Daha çocuk yaşta peşinde koştuğumuz top değil midir paylaştığımız , büyürüz yaşımız gibi düşüncelerimizde değişir ama değişmeyen az şeylerden biride insanlara bakış açımız ve arkadaş dost bildiğimiz insanları tekrardan , tekrardan hayatımızı olumlu yada olumsuz yönlendirmeleri ve bizim buna müsemma göstermemiz, bu tanıdığın insanın bize karşı beslediği duygulara göre değişir, bunları görebilmek ama gerçekten görebilmek çok zordur. aradan yıllar geçe bilir, paylaşılan o kadar çok şey olur ki ! her bir zaman evresinin sonunda anlatılacak çok şey olduğu görülür, bunca yapılan iyi veya güzel sözler , hareketler düşünceler her birey için güzel bir anı veya hayatını kabusa çeviren kötü bir rüyayı da anımsata bilir. Peki biz insanların bu içinde besledikleri duyguları nasıl anlarız ve bunlara nasıl müdahale ederiz, hayatın uzun olduğundan bahsettik ( tabi bu kişinin yaşadığı hayata ve yoğunluğuna göre değişir ) basit örneklerle konuya girelim kendi kişiliğimizi sorgulayalım, hatayı karşı tarafta bulmadan kendi doğrularımızı bir yana bırakıp karşı tarafı dinlemek ilk başlangıç olmalıdır. yani dinlerken hak vermeyi özeleştiride bulunmayı denemeliyiz, çok emin olduğunuz doğrularda bile bu sözkonusu olmalı, zira atlanacak çok küçük bir ayrıntı karşı tarafın ve kendi hayatımızın karanlığa gömülmesine yol açabilir. İnsanlar tanışır arkadaş olur günlerini gecelerini paylaşır dost olur, bu iki tarafın karşı cinsine göre aşka müteakibinde ölümsüz bir sevgiye de dönüşebilir. Ama biz olaya ortasında başlayalım ve konumuz olan ARKADAŞLIK ve DOST kelimesinde yoğunlaşalım.
Ve bir kıssadan hisse ile devam edelim
-zamanın birinde iki karşı cins genç günümüz sanal alem dedikleri internetten bir oyun sitesinde tanışırlar, bu iki insan zamanla aynı oyun sitesinde arkadaşlıklarının temelini atarlar, günler geçtikçe aradaki mesafede kısalır.samimi sözlerin çokluğu ve içtenliği kovalar her bir sözün ardını ve artık mail adresleri alınır ekranda önce resimler sonrada gülen yüzler belirir. Her şey olduğunda fazla bir iyimser havada geçmektedir.bir elmanın iki yarısı gibilerdir ekrana yansıyan kelimeler çok kez aynı cümlelerin sorusu ve cevabı ile okurlar bu erkek olanın fazlasıyla haz duymasına sebep oluyordu, erkek olan bayan olana göre daha şansızdır yaşadığı hayatı kıyaslarsak bu güne kadar pek anlattıklarını anlayan ne istediğini soran, sorunu olduğunda bunu yüz ifadesinden anlayan biri ile tanışmamıştı, karşı tarafa verdiği değeri kendisi bile anlatacak kelime bulamamaktadır.
Ve aradaki güven sorunu da aşılınca telefonlar alınır, sabahları gülen bir yüz ifadesinin ardından günaydın mesajları , öğleleri ne yedin gibi sözcükler akşama doğruda kaçta gelirsin eve mesajları eklenir küçük pencereli telefonlara, (bunların hepsi karşı tarafa duyulan özlemin bir belirtileridir aslında) bu böyle aylarca devam eder çiftlerden biri diğerinin bulunduğu şehre yerleşir ama bu onun için değil üniversite.gibi bir büyük ayrıntı içindir. Sonrasında aynı şehirde olmanın heyecanı ile görüşürler,ilk görüşmeleri çok seviyeli ve aşırı derce de resmi olur, kelimeler özenle seçilir her bir ayrıntı karşı tarafın rahatlığı için sorulur.
Bunu da aşmışlardır.
Genelde internette görüşmelerinin dışında iki haftada bir yüz yüze görüşüler tüm günü en ince ayrıntısına kadar değerlendirirlerdi, bu beklide ikisi içinde aradıkları arkadaşlık ve dostluktu, sizde taktir edersiniz ki günümüz Türkiyesin de böyle bir arkadaşlığa toplumun bakış acısı çok daha acımasız oluyor. ama bu iki bireyin düşündükleri en son ayrıntıydı, zira bayan olanın yaşadığı duygusal ilişkileri aşkları arkadaşlığı konuşuyorlar bu konu hakkında yorum yapıyorlar, ve daha yaşanır bir ilişki için bir birlerine yardım ediyorlardı, bu şunu gösteriyor ki bu gerçekten dostluktu, ama bu iyimser hava beklenmedik bir gelişme ile bozulur.
Bayan olan erkek olanın birkaç sözünden kuşkulanır ve bunu doğrulamak için kendince bir senaryo yazar ve uygulamaya başlar, yine görüştükleri bir gece bayan olan şöyle bir soru sorar
-(bayan)sen beni üç kelime ile anlatacak olsan bu üç kelime ne olurdu ?
(erkek aradaki gecen senelere ve dostluğunun samimiyetine dayanarak cevaplar )
- (erkek) bunu üç kelimeyle anlatamam seni anlatacak tek kelime var hayalimdeki insansın. Der
bayan biraz daha kuşkulanır ve soruyu genişletir
- (bayan) hayalimde derken açıklarımsın ?
- (erkek)bu güne kadar beni anlayan nadir insanlardan birisin hatta beni anlayan ilk bayansın kalbin çok temiz vede çok güzelsin, der
- (bayan) sen beni hayalinde nasıl bir bakış acısı ve ne gibi bir faklı şeklilerde düşünüyorsun ama dürüst ol ? der
- erkek burada bir anlık gaflete ve erkeklik duygularına yenik düşer ve o hatayı bir dost ta söylenmemesi gereken sözleri sarf eder
- (erkek) seni çok güzelsin vede alımlı bazen seni hayal ederken kendime daha yakın hissediyorum. Der
- bayan olan yazdığı senaryonun işe yaradığını ve dostu sandığı kişinin gerçek düşüncelerini ortaya çıkardığını düşünür. Ve yazmaya başlar tüm yaşanmış bitmiş bir arkadaşlığı ve dostluğu sorgular erkek yaptığı hatanın farkına varsa da iş işten geçmiştir artık dönüşü olmayan bir yola girmişlerdir bayan olan saatlerce yazar erkek olan bir kelime bile yazamaz hatalı olduğunu bilir ama bunun masum bir sözden ötesi olmadığını anlatmak ister bir türlü anlatamaz bilir ki işe yaramayacaktır. Çünkü söylenmemesi gereken bir söz söylemiştir, biraz durulunca ekrandaki yazılar ikisi de ayrılık sözleri için bir birlerine teşekürle başlayan elveda sözcükleri söylerler . ve dost kelimesinin anlamını taşıyamadıkları için bu arkadaşlıkları biter..

-

şimdi bu basit kıssadan hisseden biraz bahsedelim. Hatalı olan erkek bunu görebiliyoruz gayet açık ve belirgin. Ama şu acıdan da bakalım olaya insanız hata yapmak doğamızda var bu mutlaka sehpanın üzerinde duran vazoyu devirmek değil bu bir söz bir kelime istenmeden söylenen sözlerde olabilir taktir edersiniz ki erkek böyle olmasını istemiş mi ? hayır böyle bir olay o ana kadar aklının ucuna bile gelmemiştir. Evet oda farkında hatanın ama karşısındaki insana duyduğu saygı ve sevgi o kadar büyük ki açıklama yapmasına ve sözleri düzetmesine bile engel olmuştur.
Erkek olan bu güne kadar kendisini anlayan ağladığında ağlayan güldüğünde kahkahalar atan en duygusal anlarda yanında bulunan birinin kaybetmenin üzüntüsü ile yaşamaya başlamıştır. Ama bu kendi durumundan çok o insanın gözünde ve kalbindeki yerinin tamamen silinmesine yanlış bir arkadaş olduğunu düşünmesine daha çok üzülmektedir zira kendisi öyle biri değildir.

İnsanları tanımak zordur. Tanıdığın insanları aslında tanımadığını görmek üzücü ve yıkıcıdır. Ama hataları affetmek ,yaşananları değerli kılmak,insan olduğumuzu hatırlamak bir erdemliktir.
Dost kelimesi ağır bir yüktür kimi zaman sallana bilir ama yıkılmaz, bunu yıkan gurur ve yanılgıdır. Siz eğer dost dediğiniz insanı affedile bilir bir hata yaptığını düşünüyorsanız bunu ona uygun bir dille yansıtın eğer sizin dostunuzsa bu insan ,hatayı görecek ve özür dileyecektir. Ve kaldığınız yerden devam edersiniz. Dostluğunuza



fatih_han545@hotmail.com

BEN SENİ NASIL ANLATSAM BİLEMİYORUM


BEN SENİ NASIL ANLATSAM BİLEMİYORUM ?

Ben seni nasıl anlatsam bilemiyorum ? hani en sıcak yaz gününde çıplak ayakla kumsalda seke , seke denize koşar ya serin denize işte ben seni öyle istiyorum

Ben seni nasıl anlatsam bilemiyorum ? hani çok sıkılırsın her şeyden soyutlanırsın düşündüğün tek şek uzaklaşmak olur ya ve çıkarsın gidebildin en yüksek tepeye açarsın kollarını esen rüzgar saçlarının arasında ve bedeninde okşarcasına dolaşır ve sen sesinin çıktığı kadar haykırısın işte aşkın içimde bu kadar derinde çıkmak istercesine

Ben seni nasıl anlatsam bilemiyorum ? hani insan bazen mutlu pembe düşler kurar ya içinde tüm sevdiklerini yanı başında aşık olduğu insanı kalbinde yüzlerin hep güldüğü acıların olmadığı bir düş kurar ya işte o düşlerdeki kalbin sahibisin sen

Ben seni nasıl anlatsam bilemiyorum ? hani insan yastığa kafasını koyar uyumak için gözlerini kapatır, işte o an gözlerinin önüne gülümseyen bir resim oluşur , işte o an karanlıkta kimsenin bilmediği kendinden bile gizlediğin tebessümün yastığa gömersin , işte ben her gece ,yüzüm sessizce yastığa gömüyorum..

Hiç fark ettin mi bilemiyorum, hep seni anlatan soru ile başladım ama hiç birinde sen yoktun, hepsinde seni seven ben,bırakıp gitmeseydin bu sözleri duyması gereken sen… ben seni hiç sevmiyorum, ben sana olan aşkımı seviyorum…

Fatih_han545@hotmail.com

22 Temmuz 2008 Salı


Bir umudun peşinde koştuk beklide biz çöllerde
Kim bilir gözlerimiz kapalıydı, ellerimiz kelepçelerde

Bir hayal …! bir serap olduğunu bilirdim
Ama yinede delice gözlerine bakmak isterdim

Buz tutmuş aşklar , sevgiler arasında
Bir sıcak dostluk eli bu senden bana

Özür dilemek isterdim şu an olsan yanımda
Ama yoksun…..ama yoksun....!

20 Temmuz 2008 Pazar

Uzun zaman önce benim bir dostum vardı adı gibi kendiside çok özeldi. Her bir günü anlatarak yaşayabileceğim eşsiz insanlardan biriydi ,her bir günü senelere böldük ,ağladık, güldük ,eğlendik , koştuk ,düştük yaralandık ama biz hiç küsmedik, şimdi konuşmuyoruz onunla ama yinede kırgınlık yok, hayatın çizdiği senaryoyu oynuyoruz
Bilemiyorum beklide ben böyle düşünüyorum beklide unutulduk beklide hafızasında yer aldığım kadar kalbinde yer almamışımdır, zira insanlar unutabilir düşünceleri olayları arkadaşları ama insanlar unutamaz dost bildiklerini,
Ortada kocaman bir hata vardı sön sözlerini söylerken
Farkında olmadan söylenmiş birkaç söz birkaç düşünce bizi bu hale getirdi aslında hiçbir sucuda yoktu ,
İçime sindiremediğim aklımın almadığı bir türlü yediremediğim ve şu an bunları yazmamın nedenine gelince, hani ortada duran koskoca bir sorun vardı ya o sorunu kendisi daha önceleri de yaşamış olması ve geçmişte yaşadığı o sorunu şimdi özlemesi, bunu sindiremiyorum içime bunca sene paylaşılan dostluk adına hiçbir şey bırakmamışım ya kalbinde buna üzülüyorum başkaları için yapılan fedakarlık bunca seneye rağmen sen göremiyorsan, insan ister istemez ikinci planda kalmanın ezikliği ve tanıdığı kişiliğin yanılgıları ile yüzleşiyor , dostluk adına gerekçeler ne olursa olsun eğer sen kendinsen tek olmalısın farklı karakterlerde farklı kişilikler beslemelisin……….

Seni iki kişi ile tanıştıracağım . bu vefa buda vicdan
Umarım iyi vakit geçirisiniz

19 Temmuz 2008 Cumartesi

YOKLUĞUN VE AŞKIN


YOKLUĞUN VE AŞKIN


Çok şey feda edebilirdim aşkı uğruna
Tüm pişmanlıklar senle yaşansa da
Her bir göz seni bana esir etse de
Bir kez daha ...! Bir kez daha....! Doğsam da
Ben yine sana esir, ben yine sana aşık olacağım

Tüm dünyama karanlıklar çökse de
Tüm insanlar bana sırt çevirse de
Dost bildiklerim uçuma itse de
Son kez daha ..! Son bir kez daha.! Görse de
Ben yine seni ister, ben yine seni özlerim

Tüm kurumuş çiçekler seni bana hatırlatsa da
Gördüğüm tüm renkler siyah olsa da
Yastığımda başka hayatlar uysa da
Son kez daha…! Bir kez daha …! Yaşasam da
Ben yine senin sevginin, ben yine senin olacağım

Yaşanan hayatım yokluğunla mazi olabilir
Sen belki de başka hayatlara eşlik edebilir
Gördüğüm rüya beklide gerçek olabilir
Ama bir kez daha…! Son bir kez daha..! sevebilirsin
Ben yine seni burada, ben yine sevgine hayata…

Aşkın ve sevgin kalbimde bir köşede bekliyor olacağım……..!

Fatih_han545@hotmail.com

13 Temmuz 2008 Pazar

DÖRT MEVSİMLİK HAYATLAR



DÖRT MEVSİMLİK HAYATLAR

Ocaklar geldi yeni yılla, hep sevinç dolu..!! giden yılın yaşlanan hayatın artan anılara aldırmadan, geçmişi yaşananları sorgulamadan.. yaşlandığımızı hatırlamadan , bir soğuk aydı..

Sonra şubat dayandı kapıya , özlenen anılar gibi sıcak ,imkansız kavuşmalar gibi soğuk, bir umut taşıyordu rengi donuk

Kısaydı şubat peşinden koşarak geldi mart, bir çimen yeşili bir çiçek görüntüsü , azdı ama sevinçlerin habercisiydi ,yemyeşil bir umut gibi..

Yeşeren ümitler suladı bir sabah nisanın gelişi , tekrar , tekrar güçlendi gövdesinden inen nisan yağmurları ile birlikte bir başka hazırdı sanki mayısa…

Martta hissedilen nisanda yeşeren mayısta ortaya çıkan umutlardı bunlar rengarenk ; adı çiçek , adı yeşil kısacası beklenen baharın adıydı.. artık hazırdı hayat gülümsemeye, gelmişti bile haziran

Pencerendeki kuşlarla karşılarsın yazı henüz sararmamış yapraklar kollarını açarsın yeniden doğmuş gibi merhaba dersin hazirana ve hayata..ve tanışırsın yeni arkadaşlarla..

Temmuzda aşık olursun haziranda tanıştığın deniz gözlü arkadaşına bir kalp çarpıntısı alır sahildeki yürüyüşü , hiç düşünmezsin ne geçmişteki haziranı ne gelecekteki ağustosu..

Ağustosun sıcağı yakar yeşil yaprakları deniz gözlü aşkını , artık her günün sonu sarıdır ayrılık rüzgarlarının önünde gelir kavgalar tartışmalar. Hep bir haziran umudu taşırsın içinde ama artık eylülle kopmuştur sarı yapraklar.

Artık veda vakti gelmiştir tutulan elin bir anı olması hiç içten bile değildir, tüm yaşananlar tekrardan gözden geçirilir ama gerçekler ve hayat eylülde kendisini bir başka hissettirir.

Ekimde elveda sözcüğünü duyarsın temmuzdaki yeşil merhaba yerini bırakır masum bir ayrılığa, titremeye başlarsın nisan yağmurları değildir artık teninde hissettiğin, üşütür elveda kelimesi…

Artık kar yağmıştır tüm yeşerip solan yapraklarının üzerine tıpkı yaşadıklarının üstüne yağar gibi bir kasım sabahı, kendini yalnız ve çaresiz hissettiğin bir aydır…

Ve bir seneyi tamamlarsın aralıkta hep bir umutla beklersin yeni yılın sabahını , düşünüp aynaya baktığın bir aydır aralık, gidenleri unuttuğun ve unutulduğun bir soğuk aydır ……….


Fatih_han545@hotmail.com

8 Temmuz 2008 Salı

BEN İMKANSIZI SEVDİM


Meğer nede çok yaşamadıklarım varmış
Son kelimen ne kadarda anlamlıymış
Kendine lanet ettiğin o gün varya
Sonum oldu benim aslında
Hani imkansızı sever ya insan
Ben aslında seni değil imkansızı sevmişim
Düşününce gittiğin o günü
Evlada derken son sözünü
Nede çok acıtmış meğer içimi
Şimdi bir hüzün var içimde yapayalnız
Tüm yaşamım inan sensiz anlamsız
Dururken siman karşımda
Ben nasıl olurda seviyorum derim bir başkasına
İnan unutmak kolay olsa
Bir an bile düşünmeden silerdim ilk yokluğunda
Aşk değil bu ölümüne SEVGİ bu aslında

Fatih_han545@hotmail.com

6 Temmuz 2008 Pazar

HAYATIN ANLAMI


Hayat yaşadıklarım mı? Yaşattıklarım mı?
Evet HAYAT; bütünlemesi ve telafisi olmayan bir imtihandır. Aşılması zor engebeli bir yoldur. Artıların ve eksilerin bir toplamıdır. Bizi nereye götürdüğünü bilmediğimiz bir uçurum kenarıdır; ya kenarında tutunacağımız bir dal buluruz, ya da bulamayız.
Mücadeledir, fedakarlıktır, karşılık beklememektir, karanlık veya
aydınlık olup olmadığını bilmediğimiz bir yoldur. Sevmektir, > " fitpath="t" trim="t"> Yüreğimizdeki mevsimlerdir. Bu mevsimlerin zor yanlarını kabullenebilmek, onlarla yaşamayı öğrenmek sanırım en zor kısmı… Yazın, soğuktan titremek; kışın, sıcaktan kavrulmak gibi tuhaf bir şey hayat. Değer vermektir. Verilen değeri taşıyabilmektir. Uçsuz bucaksız bir deniz gibidir. Ne zaman dalgalanıp, ne zaman sakinleşeceğini bilmediğimiz bir deniz… Hayat! Bir yapbozdur aslında… Dünün pişmanlıklarını yaşadığımız, yarının hayallerini kurduğumuz bir hikayedir.
Hayat bir OYUNDUR. Rollerin paylaştırıldığı, herkesin üzerine düşen rolü oynadığı kocaman bir oyun… Kimine kolay roller düşmüş, kimine belki de oynayamayacağı kadar zor roller…
Acısı ve tatlısı, hüznü ve mutluluğu, kolayı ve zoru, başarısı veya başarısızlığı, umudu ve umutsuzluğu kısacası olumlu ya da olumsuzluğu ile hayat yine de güzel. Hayat benim için buydu işte! Biraz yalan, biraz gerçek ama öyle ya da böyle geçecek…
HAYAT güvenmektir, mutluluktur, şefkattir. Arkadaşlarına destek olmak, nefretin yerine sevgiyi koymaktır. Dostluktur. Önemsenmek, önemsemeyi öğrenmektir. Sağlıktır. Ailedir. Bütün bunlar, ( dostluk, değerler, sağlık, aile) hassastır. Bunları bir cama benzetebiliriz. Hasar gördükleri zaman asla eskisi gibi olamazlar. Bunun içindir ki; hayatta önem ve önceliklerimizi iyi sıralamalıyız.

Bu kısa deneme bana yazma cesaretini veren FATİH BEYE teşekkürler.
(Bu kısa ama anlamı büyük yazı için NURAY hanıma teşekürleri bir borç bilirim.)

4 Temmuz 2008 Cuma

İZMİRE SEVGİLERLE




^^İzmirli olmak ayrıcalıkmı^^ ?

Yosun kokan sahilini gün batımında seyretmek,Bir bank bulup kollarını açıp denizi izlemek,Sonrada kenardan o halini seyretmek,Saat kulesinde boy, boy resim çektirmek,Palmiyelerin arasında çocuk gibi koşmak,Çimenlerde el ele sevgilini peşine düşmek,Sonrada o yaşta bir çocuk edası ile bekçiden kaçmak,Sabah erken kalkıp sahil kenarında bir kahvede balıkçıları seyretmek,çayını yudumlarken içine dolan eğenin kokusunu parmak uçlarına kadar hissetmek .öğlen olunca soluğu bir balıkçı lokantasında almak, içine sine ,sine sahile vuran dalgaların çıkardığı ses eşliğinde yemek ,yemek , akşama doğru kordon boyunda bir kafe’de çay elinde, süzüle , süzüle tüm cilvesi ve nazı ile topuk seslerini dinleyip dünyanın güzelliklerini seyretmek , ne kadarda güzel İzmirli olmak bir o kadar acı bunların bir hayal ürünü olduğunu bilmek ve bir başka şehirde yaşamak ve ne kadar güzel Nuray hanımın böyle bir şehirde yaşadığını bilmek

Ve bunları ondan dinlemek, anlatmasa bile gözlerinde okumak.

Ve de şunu bilmek ‘İzmirli olmak bir ayrıcalıktır’

Fatihten arkadaşı Nuray hanıma
Fatih_han545@hotmail.com

3 Temmuz 2008 Perşembe

YÜRÜMEYEN DOSTLUKLARA ARMAGANIMDIR


KARMAŞIK DUYGULAR


Uzun zaman önce iki dost varmış
Bir birlerine ölesiye taparlarmış
Biri Mehmet biri birinin adı demetmiş


Yalnızlık nedir bilmezler, görüşmedikleri günü günden saymazlarmış, sevici , üzüntüyü,hasreti,özlemeyi de bir birlerinin kalplerinde bulurlarmış, ilk kim uyanırsa telefona sarılır uykulu gözlerle bir gülücük ve bir ‘’günaydın can dostum‘’ yazarmış telefonuna,sonrada bir güvercine bağlarcasına yollarmış dostunun kalbine,çok geçmeden alırmış cevabını ‘’günaydın can dostum on dakika sonra aynı yerde’’ diye, bu senelerce sürmüş gün olmuş olgunlaşmışlar ve seneler geçtikce düşüncelerde özlemlerde hasretlerde ve beklentilerde değişmiş , Mehmet’in içindeki ateş daha bir kor olmuştu ama içinde yanan ateş demetin dostluk engeline takılıyormuş.Demet,Mehmet için aynı duyguları paylaşmıyor hatta yeni arkadaşlar sevgililerden bahsediyordu, Mehmet bunları dinledikçe içten içe yanıyor ama bir türlü söyleyemiyormuş, demetin her bir erkek arkadaşı ile tanışır, tanıştığı günün her akşamında ağlamış, demet her ayrılmasında Mehmet‘te alıyordu soluğu, dizine kafasını koyup ağlıyordu saatlerce o ağladıkça Mehmet ağlıyor ikisi de yan yana yanayana..!! saatler geçiriyorlardı.demet anlatıkca Mehmet’in her bir kelimede bir parçası gidiyordu onun o haline dayanamıyor parmakları saçlarının arasında yavaşça süzüyordu. Demet o gün Mehmet’e beklemediği bir soru sordu – Mehmet bunca sene dostuz ama senin hayatına giren hiçbir kız görmedim ? der Mehmet ne diyeceğini bilemez ve o an biri olduğunu ama henüz duygularının tam anlamı ile netleşmediğini söyler, demet tanışmak istediğini söyler. Mehmet mahcup bir şekilde olur der. Ve demetin tanımadığı bir kız arkadaşından yardım ister ve demetle tanıştırır sonrası günlerde demetin o kızı sormasında ayrıldığını söyler Mehmet
Artık seneler gençlik çağını dünde bırakmış ikisi de iş güç sahibi olmuşlardır. Demet uzun dönemli bir erkek arkadaşı vardır ve onun evlenme teklifine biraz zaman isteyerek red eder ve bunu Mehmet’e anlatır. Demet o kişiyi anlatırken gözlerine bakan Mehmet hiç görmediği bir ışık görüyordu sanırım bu içinde yanan ateşin rengiydi aynı ateş kendisinde’ de yanıyordu ama bir kendi biliyordu ve kabul etmesini söyler Mehmet, birkaç ay geçmeden düğünleri olur Mehmet düğüne gitmez sudan sebepler sıralar,ve düşünür nasıl olurda hiç söyleyemediği aşkının rüzgara kapılmasını seyredemem her halde...
Yine aylar bir birini kovaladı demet evli olduğu için görüşmeleri telefonda birkaç kelime ile sınırlı kalıyor ilerlemiyordu artık.demetin bu günlerde Mehmet’e çok ihtiyacı vardı yolunda gitmeyen bazı şeyler vardı. Her bir telefon konuşması Mehmet’in kısa kesmesi ile kelimeler demetin diline diziliyordu. Evliliği bitmek üzere olan demet Mehmet’in bu anlamsız tavrına dayanamaz ve evine gider, kapı aralıklıdır zile basar Mehmet’ten ses yoktur markete gittiğini düşünür ve bir sandalyede onu beklemeye başlar, göz ucu ile evi süzer ev dağınık berbat bir şekildedir. Gözü masanın üzerindeki eski ajandaya takılır bir gözü kapıda yavaşça ajandaya uzanır ilk sayfasını açtığında eski bir resim görürü resimde Mehmet ve kendi resmini yan yana görürü kendi resmi üzerinde kırmızı bir kalemle bir kalp çizilidir. Bir anlam veremez ikinci sayfasını acar yukarıda bir tarih vardır 10 sene geçmiştir o tarihten sonra o tarihe de bir anlam veremez birkaç satır okuyunca tanıştıkları tarih olduğunu hatırlar.sayfalar ilerledikçe Mehmet’in iç dünyasında bir yolculuğa çıktığını sanar ve her sayfada Mehmet’in kendisine olan aşkını kelime ,kelime okur her günü not almıştır Mehmet demetin unuttuğu tüm güzel anılar ve göz yaşları bir ,bir karşısına çıkar sayfanın sonuna doğru bir not yazmaktadır notta şunları okur göz ucu ile ;
( Mehmet’in sözleri ;) bu gün can dostum aşık olmuş o an her kelimesinde bir kez daha öldüm, her bir cümlede bir kez daha kendimden nefret ettim,
-bu gün ayrılmış o sevdiğinden bir dostu olarak o kadar çok üzülüyorum ki o haline ama bir yandan kalbim kıpır ,kıpır şimdi saçlarının arasında parmaklarım gezerken ne kadar çok isterdim sevi seviyorum demeyi
-bu gün olmadık bir soru sordu bana kız arkadaşın var mı? dedi ben şimdi kalbimi sarıp sarmalayan aşkın varken nasıl başka biri olur demeyi o kadar çok istedim ki, neyse ki aklıma lise arkadaşım bahar geldi sağ olsun kırmadı beni birkaç gün idare etti,
-bu gün evleniyorsun o mutlu gününe gelmeyeceğim evde tek başıma şişelere anlatacağım aşkımı o hayalimi süsleyen kar beyazı gelinlikle seni gördüğüm an kendimi tutamam ve en sevinçli gününü kötü bir anı olarak hatırlamanı istemiyorum,umarım mutlu olursun kendin gibi güzel kızların kalbi sen gibi tertemiz çocukların olur. Hani derdin eğer evlenirde çocuğum olursa ismini Mehmet koyacağım derdin sende kızın olursa demet koyarsın artık demiştim, yok , yok bu gün çıkmayacağım evden senin mutluluğun benim aşkımın çok daha önemli
demet son sayfalara gelmişti bir türlü içindeki öfkeyi yenemiyordu ve gözlerinden akan yaşlar adeta sayfalardaki senelere akıyordu, kendi kendine konuşmaya başladı
-ben nasıl olurda bunu göremedim sen nasıl olurda bunca sene gizledin bu sevgini
son bir yaprak vardı onunda çevirdi demet son satırları şöyleydi Mehmet’in
-bu gün hava çok kötü yine her zamanki gibi her gün buluştuğumuz yere gidiyorum beklide dönmeyeceğim bu bana hediye ettiği kazağı giymek istiyorum.
Bunları okuyan demet hızlıca evden çıkar çantasını bile almak aklına gelmez ve her zaman buluştukları yere gider orada bulamaz biraz ileride yol ortasında bir kalabalık görür ne olduğunu anlamak için kalabalığa yanaşır ve yerde kanlar içinde yatan biri vardır yaklaştıkça içine bir korku düşer ve yerde yatan kişinin üzerinde Mehmet’e aldığı kazağı görür o an tüm dünya tersine dönmüştür.artık hayata tutunacak dalı kalmadığını inanır ve karşıdan gelen kamyondan başka hiçbir şey gelmez ve birkaç saniye sonra çok ağır bir fren sesi ve çığlık sesi gelir. Kalabalık o yöne doğru koşmaya başlar ama iş işten geçmiştir demetin hayatı 10 dakika önce ölmüştü şimdide ruhunu kaybetmişti kalabalık arasında biri yere yığıldı o kişi Mehmet’ti aslında Mehmet ölmemişti karşıda ölen kişinin üzerine örtecek bir şey bulunamayınca Mehmet kazağını örtmüştü demet kalabalıkta onu fark edememişti, Mehmet gözlerini hastanede açmış ve uzun bir tranva geçirmişti tüm olaylar bitmiş demeti son yolculuğuna uğurlamışlardı,evine dönen Mehmet masanın üzerinde bulunan ajandanın sandalyede olduğunu fark eder sandalyenin kenarında da demetin çantasını görür. O birkaç saniyede her şeyi aklından çizer ve neden demetin orada olduğunu neden boş bir yolda kamyonun altında kaldığını anlar bunların tümünün kendi aşkı yüzünde olduğunu düşünür ve doktorun verdi yüksek dozajdaki ilaçları alır bir bardakta su hiç tereddütsüz tum kutuyu yuttar ve oda sevdiğinin yanına gömülmesini istediği bir not bıraktı ilk kez kendinden başka kimsenin bilmesini istediği birde söz yazar ve bu hayatı botunca söyleyemediği söz son sözleri olur ‘ ben seni çok seviyorum can aşkım’

Bu hikaye adı meçhul birine dostluğu için teşekkürlerimi sunmak için yazılmıştır. B.gökçenin Yenik Serçesini de kendilerine armağan ediyorum
Fatih_han545@hotmail.com




2 Temmuz 2008 Çarşamba


SEVGİLİYE VE HAYATA SON MEKTUP

Sözlerime başlamadan önce iyi olmadığını bildiğim halde nasılsın diye sormak geliyor içimden. bu mektubun eline geçeğini konusunda şüphelerim olsa da
eline gececiğini düşünerek yazıyorum son satırlarımı sana
sevgin ve aşkın ilk günkü gibi tertemiz içimde dursa da
bunu sana inandırmak ne kadarda zor olsa da
anlayacaksın beni mektubun son satırlarımda

eski günlerdeki gibi ,rengi sevdiğin papatya rengi değil, kokusu da farklı ağır bir ayrılığın küf tutmuş tozlu raflardaki sarı sayfaların kokusu bu. Sana söyleyecek sana anlatacak o kadar çok şeyim var ki bilemezsin
ola ki bu mektubu okuduğunda bana koşmak için can havli ile dışarı çıkacaksın ,sorma neden…! oku sadece

Ayrılma nedenimizi içim acıyarak hatırlatmak isterim sana ,hani o parkta benim ile birlikte gülen eli elimin içinde bir erkek ve de o anı bir ambulansın kenarında göz yaşları içinde izlemen o günün sonunda yoluma çıkıp ‘ben seni ne kadar sevdim bilemezsin ama sen beni sevdiğini söylediğin cümleler kadar sevmişsin ve ilk yağmur damlaları ile silmişsin.ayrıca şapka o güzel saçlarına hiç yakışmamış ve ben sana artık seni sevmiyorum derken ne kadar kötü bir yalancı olduğumu anlamıştım, Aslında tam istediğim bir olaylar zinciri oldu

Şimdi neden bana bunları yazıyorsun dersen artık öğrenmen gereken ve hayatının en güzel anlarını ve sonunda karanlıklara sürükleyen beni tanımanı istedim
Tüm o ayrılma olaylarının ve gördüğün o sahneler tamamen bir oyundu ve amacına ulaşmıştı
Ayrılmamızdan 6 ay önceydi o zaman başladı bu tedavisi olmayan hastalık,iş yerinde düşüp bayılmamla ortaya çıktı her şey ,doktorların şüphelendiği bir şey vardı ve bir çok test sonunda o acı sonuca ulaştılar.3 ay içinde hastalık inanılmaz bir şekilde ilerledi ve artık ayakta tedavinin olanaksız hale geldiğini bir an önce hastanede müşaiyide altında kalmamı söylediler bunu sana söyleyemedim bitirmen gereken bir okulun ve iyi olmamı istediğin bir kalbin vardı.ve yine hastanede bir gün istemeye ,istemeye iki hemşirenin konuşmalarına kulak misafiri oldum, aralarında geçen konuşmada benim ismin ve soy ismim geçiyordu ve en çok birkaç aylık ömrüm kaldığını telaffuz ediyorlardı, zor bir ameliyat olacağını ve kurtulmasının pek mümkün olmayacağını konuşuyorlardı ,o zaman doktorların neden bu kadar ısrarcı tavrını anlamıştım, o birkaç dakika sadece seni düşündüm bensiz nasıl yaşarsın diye sonrada kendimi düşündüm ve bunu sana nasıl söylerim dedim ve doktorların yanında buldum kendimi ,sadece bir gün izin istedim ve hastalığımın ne derecede olduğunu’ da öğrendim ,imkansız olduğunu söylediler ve onlara sen ve beni anlattım tüm sorumluluğu üzerinize alırsanız ve bir ambulans eşliğinde kabul ettiler.artık kendimi düşünmekten geçtim senin o halini düşünür oldum ve Sonrasında kuzenim Mehmet e gittim olanları anlattım ve yardım istedim, tereddütsüz kabul etti ve senin geleceğin gün her zaman gittiğimiz papatya parkına gittik, saçlarımın bir kısmını kesmişlerdi o halimi görmemen için şapka takmıştım ve senin geldiğini gördüm uzaktan ve o an Mehmet’in elini tutup mutlu bir tablo çizdim yüzüm sana dönüktü senin beni izlediğini biliyordum sonra kenara çıktığını fark ettim ve gözlerime hakim olamıyordum ve sana sırtımı döndüm Mehmet akan göz yaşlarımı gizlemek için başımı omzuna koydu ve yüzümü gizledi ve sen gittin bizde son kez eve gittik ambulansla araba evin karşısındaydı tam evden çıktığımızda sen çıktın karşıma bir an anlayacaksın sanmıştım ama o halin tüm dünyaya gözlerini kapamış tek düşündüğün benmişim gibi geldi ve
Ben seni ne kadar sevdim bilemezsin ama sen beni sevdiğini söylediğin cümleler kadar sevmişsin ve ilk yağmur damlaları ile silmişsin.ayrıca şapka o güzel saçlarına hiç yakışmamış’ ve arkana bakmadan gittin iyikide bakmadın çünkü bekleyen ambulansa sedye ile bindim,o günün sabahında ameliyat olacaktım şimdi ameliyata girmeme birkaç saat kaldı umudumu yitirmedim ama çok az bir şansım olduğunu ve ameliyat olmazsam bir elin parmakları kadar günüm kaldığını biliyorum,
İşte böyle, yazının benim olmadığını anlamışındır , sayfanın kıvrılması da benim göz yaşlarından dolayı değil benimki yastığımın iki kenarına damlıyor. Ben söylüyorum kardeşim yazıyor. Eğer bu ameliyat başarılı geçerse bu satırları hiç okumayacaksın ama eğer şu an bunları okuyorsan bil ki seni gören gözlerim, elini tutan ellerim aşkınla yanan kalbim çoktan toprakla
( bu mektup buruşmuş bir şekilde hakanın evinin önünde bulundu ama hakanda hiçbir iz yoktu o günden sonra hakanı’ da gören olmadı bir meçhul gibi kayıplara karıştı, sadece evinde masanın üzerinde nereye gittiğini anlatan birkaç satır bulundu)
ve o satırlar şöyleydi………..

( en kısa zamanda yazacağım)
fatih_han545@hotmail.com