upload music to get code

30 Nisan 2008 Çarşamba

Kaybolup giden nice yaşamlar arasında bir umudun peşinden koşmak. Anlamlı bulduğun tüm cümleleri söylemek.sonrada gidişini seyretmek umudun.. böyledir kadere isyan bunu anlatır.. alttaki satırlar.
Uzun ve yorucu bir gecenin ardından sisli bir Salı sabahı yalnız yaşadığım evime doğru elimde sigaram yürüyorum. Sokak çok sesiz ve soğuk, her sabahki gibi ,yine aynı düşünce var aklımda ne kadar anlamsız ve boş bir hayatı sorguluyorum. Dilimde ise bir şarkı mırıldanıyorum çok severim bu parçayı ne güzelde anlatıyor yaşamadıklarımı ‘mavi duvar’


SENSİZ VE SESİZ KALDIRIMLAR


Sarmaşıklar, yosunlar sarmış taş kalbimizi
Unutmuşuz güneşi
Bilmiyoruz yeşili
Öğrenmemişiz sevgiyi
Yürüyoruz buz… gibi taş kaldırımda

Unutulmaz düşlerimiz vardı yarınlara dair
Bitmeyen hayallerimiz
Kelimelerle anlatamadığımız heyecanlarımız vardı

Fırtınalar kopan hayatımda..
Sakin bir rıhtım şimdi kalbim
Anlatmak seni denize o kadar zor ki

Bilinmezliğin adresinde nöbette kalbim
Ne bir adı ileri nede geri gidiyor
Nedenler arasında buz gibi bir hayat
Düşünüyorum…. son noktada seni görüyorum..
Beklide tek suçlu sen değildin..

fatih_han545@hotmail.com

19 Nisan 2008 Cumartesi

Hayatımın Son Sahnesi

HAYATIMIN SON SAHNESi

Yaşamin kiyisinda bir hayat yaşiyorum ne onu unutabiliyorum nede ellerini tutabiliyorum elimde kalan hatirlamak için bir resmi ve ömür boyu unutmayacağim son sözleri var. Ne kadar aci onu hatirlamak, uzun siyah saçlarinda dans etmek gözlerinde karanliğin işiğini aramak gülüşünde tüm dertleri unutmak, canim derken tüm benliğimi rüzgara birakmak, ne güzeldi sesizce saatlerce susmak .ne kadar aci şimdi onu hatirlamak , Şimdi çok uzaklarda gözümün görmediği ellerimin tutmadiği bir diyarda bensiz yaşamini sürdürüyor. Ve ne kadar aci şimdi onu başkasi ile hatirlamak.Şimdi yaşamin kiyisindayim bir karar aşamasinda tüm bu düşünceler sarmişken benliğimi uçurumun ucunda seni görüyorum ve son bir adim kaldi ve ne kadar aci ki gittiğim yerde sen yoksun.

Henüz yaşim 19-20 annemi ve babamin uzun yillar önce bir trafik kazasinda kaybetmiş onlardan kalan bahçeli ufak bir evde yalniz yaşayan fazla dostu olmayan ,sakin bir hayati tercih eden bir gençtim , gözümdeki hayat o kadar toz pembe ki göremiyorum güzellikler arkasinda saklanmiş acilari,o kadar güzel ki hayat her bir ayrintidan mutluluk duyacak kadar severdim hayati,uyaninca açardim penceremi bir ilk bahar sabahi yüzüme yansiyan güneş gözlerimi kamaştiriyordu ,gözlerimi kaçirmak için bahçedeki büyük söğüt dallarinin gölgesine çekiyordum kendimi, dallarina konan kuşlar ne güzelde günaydin diyordu, kollarimi açip yeni bir güne tebessümle günaydin demek ne kadar güzeldi. Ne kadar güzeldi söğüt altinda kurduğum hayaller. Ne kadar güzeldi hayallerimi süsleyen sen olunca .gözlerimi kapattiğimda yaz yağmurun altinda uçsuz bucaksiz yeşillikler arasinda . ayakkabilarimizi çikarip yağan yağmura aldirmadan elimde elin saatlerce koşmak ne güzeldi yorulduğunda sirt üstü yatip gökyüzüne yağan yağmura bakmak sonra dönüp o halini seyretmek, saçlarinin süzülen yağmurun izlemek ve açtiğimda gözlerimi o söğüt altinda bunlarin gerçekleşecek hayaller olduğunu bilmek ne kadar güzeldi.
ilk taniştiğimiz günü hatirliyorum ne kadarda tartişmiştik karanlikta koltuk numaralari göremediğimiz bir sinema bileti yüzünden sonra yan yana olduğumuzu hatirlatinca görevli sinemada onlarca gözü üzerimizde hissetmiştik ilk seans bitene kadar hiç sesimiz çikmamişti aslimda film komedi filmiydi bir kutu misirla döndün ikinci yari sonra alabildiğine gülmüştün o halin perdedeki filmden çok daha güzeldi ve bana yeter artik birazda filmi seyret inan film benden daha komik demiştin karanliklar içinde yüzümün kizardiğini hissetmiştim ve film bitene kadar gülmüştük çikişta, bir neskafe için ben mi yoksa sen mi davet edersin demiştin ve böyle başladi sonun başlangici. Her geçen gün biraz daha beni buluyordum sende ilk elini tuttuğumu hatirliyorum müthiş bir yilbaşi akşamiydi gökyüzünden kar taneleri ikimiz için yer yüzüne iniyordu sanki, çevremizde eğlenen insanla işiltisi altinda içime siğmayan bi sevgiyle usulca elini tutuşum ve tebessümle yüzüme bakişin ve hissettiğim elin. sevgin ve omzuma yaslanan saçlarin olmuştu. Bir seneyi sevgi dolu günlerle geçirmiştik.unuttuğumuz bazi hayatin gerçekleri vardi askerlik dönemi gelmişti.bir an önce gidip tekrardan ikimiz için yeni bir yaşama başlamak istiyordum kurduğum tüm hayallerde o vardi.oda bunu biliyordu ayrilmak hayli zor olmuştu 18 aylik bi ayrilik dönemi bizi bekliyordu, ilk zamanlar sik sik ariyordu beni bende onu hafta sonlari aramak için çarşi iznine çikiyordum 7 ve 8 aylarin sonunda konuşmalar zayif ve kisa sürmeye başlamişti, bir anlam veremiyordum sorduğumda mutlaka önemli bir işi olduğunu söylüyordu ve görüşmemiz aydan aya olmaya başlamişti üstelik ben ariyordum, (nerden bilirdim hayal kurduğum gözlerinde şimdi bir başkasi olduğunu )

Ve sonunda bitmişti askerlik, içim de elini tutuğum günün heyecani ile ona koşuyordum adeta, ve hayatimin sürprizini yapmak için bankada bulunan paramin yaklaşik üçte birini çektim bir kuyumcuya gidip özelle süslettiğim yüzüğünü aldim henüz haberi yoktu döndüğünden koşa koşa eve girdim ve biraz çeki düzen verdim resmi bir kiyafet giydim tiraş oldum ,ve evini aradim küçük kardeşi çikti ve bir arkadaşi ile sinemaya gittiğini söyledi, tüm her şey hazirdi yarinlar için, yolda bir çiçekçiden bir tane gül aldim ve bir not yazdirdim notta : hayatimin başladiği bu beyaz perdede yarinlarimda benle yaşlanmak için rol arkadaşim olurmusun. Ve sinemanin önündeki kafede beklemeye başladim filmin bittiğini karşida yoğunlaşan insanlardan anlamiştim yine için heyecanla dolu ellerim titremekteydi ve onu gördüm tüm güzelliği ile çikti .hafiften kafasini çevirdi beni göremeyeceği bir yerde onu seyrediyordum, ve arkasini döndü arkadaşini beklediği belliydi ve arkadaşi gelmişti ona yaklaşarak yanağina içimi acitan bir öpücük kondurdu ve elleri ellerinin arasinda bana doğru yürüyorlardi, hayatimi ve hayallerimi paylaşmak istediğim kiz şimdi başkasinin düşlerinde yeşeriyordu.elindeki çiçeği ve kutuyu masaya biraktim hizlica kapiya yönelmiştim onun o halini görmemek için koşuyordum adeta onlarda kapiya yaklaşmişti göz göze gelmedik ama elindeki alyansi görmüştü. yanimdan geçerken durakladi ve Kaan dur dedi yanindaki arkadaşini içeri gönderdi ve Kaan geleceği olmayan bir hayal kurduk ve bitti 18 ayda düşünmek için çok zamanim oldu ve mert çikti karşima ve bitti sende unut artik dedi aci bir tebessümle sen beni 18 ay beklemedin ama ben sana bir ömrü adamiştim,şimdi git filmden sonra neskafe çok iyi oluyor bilirsin tadini, hiç sesi çikmadi, arkamdan bir ses beyefendi bunlari unutunuz diyordu aslimda ben onlari unutmamiştim onsuzlukla beraber gömmüştüm .hiç durmadan koşuyordum bu kez koşmamin anlami farkliydi hep ona kavuşmak için yoruldum şimdide kaçmak için, ve bitmişti tüm güzelliği ile aci bir şekilde

Yaşamin kiyisinda bir hayat yaşiyorum ne onu unutabiliyorum nede ellerini tutabiliyorum elimde kalan hatirlamak için bir resmi ve ömür boyu unutmayacağim son sözleri var. Ne kadar aci onu hatirlamak, uzun siyah saçlarinda dans etmek gözlerinde karanliğin işiğini aramak gülüşünde tüm dertleri unutmak, canim derken tüm benliğimi rüzgara birakmak, ne güzeldi sesizce saatlerce susmak .ne kadar aci şimdi onu hatirlamak , Şimdi çok uzaklarda gözümün görmediği ellerimin tutmadiği bir diyarda bensiz yaşamini sürdürüyor. Ve ne kadar aci şimdi onu başkasi ile hatirlamak.Şimdi yaşamin kiyisindayim bir karar aşamasinda tüm bu düşünceler sarmişken benliğimi uçurumun ucunda seni görüyorum ve son bir adim kaldi ve ne kadar aci ki gittiğim yerde sen yoksun.


ELVEDA HAYATIMIN SON SAHNESi



BU YAZI CANIM ARKADAŞIM,MÜGE HANIMA ADANMIŞTIR.

Son Sözüm Annem

+


Son sözüm annem


Hayat ne güzeldi ilk basamaklarında ne kadar toz pembeydi ilk adımlarında, hiçbir sorumluluğun olmadan yarınları düşünmeden, günü yaşayıp misketlerinin ve bezden yapılmış bebeklerinin çokluğudur tüm derdi o yaşta . gün boyu oynarsın akşama doğru babanı bekleyip yolunu gözlersin. annenin tüm itirazlarına rağmen yinede eve geç gelmekte ısrar edersin , annenin asık suratına bir tebessümle baktın mı içini eritirsin ve ellerini yıka gel en büyük ceza olurdu sana ne güzeldi 9 10 yaşlar bezden bebekleri annenin tencere tavasını habersizden alıp kendi dünyasında mutfak yapıp büyüklerin o halini taklit etmek ne güzeldi içindeki, dünya ne kadar büyüktü ki sığdıra biliyordu tüm gördüklerini.hayat böyledir o yaşlarda

Küçük sabiha’da içinde öyleydi hayat, içine sığdıramadığı bir yaşam vardı her çocuk gibi oda kendi dünyasında kimi zaman kayboluyordu, farklı yani hiper aktif bir çocuktu bu hali çevresindeki yetişkinler tarafından çok iğli ve sevgi toplamasına yol açıyordu bazen büyüklerinden duymak istemediği sözcükler duyuyordu ,bunun nedeni o yaştaki çocuktan beklenmedik bir şekilde soru sormasıydı çevreye ve yaşadığı dünyaya olan merakı onun o yaşta kendi yaşıtlarına göre birkaç adım öne taşıyordu. annesi ve çevresindeki insanlar ona kısaca sabiş diyorlardı .sabiş hayat dolu bir pıtı ,pıtı bir kızdı her bulunduğu ortamı neşelendirecek kadar sevgi doluydu. peki hayat onun için hep güzel anılarla mı doluydu ! çok acı ki hayır .

Yalova’nın küçük bir kasabasında mütevazı bir yaşam sürmekteydi ailesi ile birlikte,cuma günü okuldan çıkmış eve gelmiş ve yine annesine olmadık sorular soruyordu, annesi de -bak şabiş eğer uslu durursan yarın seni düğüne götüreceğim der. bunu duyan sabiş’in gözleri parıldar onun için müthiş bir eğlencedir çünkü orada elma şekeri satan satıcılar doyasıya koşa bileceği bir bahçe ve bir sürü insan olacaktı, sesizce tamam anneciğim dedi ve sakin bir şekilde televizyon seyrederek babasını beklemeye başladı , babasını beklemesinin ayrı bi nedeni vardı çünkü anneler günü pazar günüydü ve babası eve dönmüş sabiş annesine hediye edeceği ipek eşarpı gizliden odasına koymuştu düğün dönüşü verecekti annesine…
Cumartesi 19:30

Akşam olmuştu artık en güzel elbisesini giymiş ve annesinden gereken ihtarları almış hazırdı gitmeye.kasaba düğünü olduğundan genelde bahçelerde kırlarda açık havada olurdu. annesinin elinden tuttu ve karşı koşmuşları ile birlikte yavaş , yavaş düğüne doğru yöneldiler. bulmaları hiçte zor değildi . zaten kasaba ufak bir yer olduğu için düğünün sesi evlerine kadar gelebiliyordu. evlenen çift fazla bir çevresi yoktu ama kasaba her düğünde olduğu gibi yine o düğünde de evlenen çiftleri bu mutlu günleride yalnız bırakmamıştı bahçe alabildiğine doluydu müziğin sesi ile etraflarını çeviren kasabalı içeninde oynayan gençler kenarda sandalyede yer bulmaya çalışan yaşlılar bir köşede de özenle süslenmiş bir masada oturan bir çift vardı sabiş ve annesi kıyıda bir yer buldular ve annesi oturdu sabiş annesinin önünde duruyordu ve elma şekeri almak için biraz zaman geçmesini bekliyordu ve istediği izni alır almaz koştu bir tane elma şekeri aldı ve düğünün ortasında koşa koşa annesinin yanına geldi ve ’anne bu elma şekeri ağacından neden bizde dikmiyoruz dedi’ annesi tebessümle kızım o zaman bu amca nasıl çocuklarına bakar dedi sabiş haklısın anne bir tek onun bahçesinde var sanırım bu ağaçtan dedi.
Biraz zaman geçtik ten sonra kasaba ve köy düğünlerinde adet sayılabilecek bir olay yaşanıyordu belinde silahı olan erkekler teker, teker çıkarıyor gökyüzüne doğru silahlarını ateşliyorlardı. bu birkaç kişi ile başlamış ve belinde silahı olan tüm erkekleri sarmıştı . bazıları aldıkları alkolün etkisi ile ne yaptığını bilmiyor ağalarla doğru kurşun atıyor ve büyük bir maharetmiş gibi çevresindekileri ne kaba bir tabirle hava atıyordu. işin sorumsuz tarafı silahtan çıkan kurşun kovanlarını toplayan çocuklara kimse bir şey demiyor sıcak kovanları eline alan çocuklar sevinçle çeplerine dolduruyorlardı ( biz yetişkinler maalesef ki böyle örnek oluyoruz yarınlarımızı geleceğe taşıyan çocuklarımıza ) annesi sabişin elinden tutuyor silah atılan tarafa doğru gitmemesi için durmada uyarıyordu sabiş çok meraklı biri olduğu için oradaki yaşanan olayı yakın ir görüş acısından seyretmek istiyor ve orada buluna çocukları görünce annesinin itirazlarına anlam veremiyordu bir ara annesi yanındaki komşusu ile konuşurken sabiş o tarafa doğru gitti çevresinde kovan toplayan çocuklara bakıyordu ama o silah sesinden ellerini kulaklarına kapamış olanları seyrediyordu.orada bulunan insanlar bir birbirleri ile yarışırcasına havaya ateş ediyorlardı. içlerinden biri silahını havaya doğru çevirdi ve birkaç tane mermi ateşledi sonra parmakları tetik’e basıyor ama silah ateş almıyordu , silah tutukluk yapmıştı acemi bir tavırla silahını yere doğru doğrultu ve mekanizması ile oynamaya başladı silahın namlusu yere doğru bakıyordu silah tutukluk yaptı diye kendi kendine kızarken birden silahın mekanizmasını kendine doğru çekti namlun ucu biraz yukarı kalkmıştı ve mekanizması elinden kayınca silah ateş aldı o kalabalık ve silah sesinden merminin adresi ilk bi kaç saniye belli olmadı sonra acı bir ses yankılandı müzik ve silah sesleri altında ‘ annem’ diye sonraki birkaç saniye tüm hayat durmuştu adeta müzik susmuş silahlar ateşlenmiyordu ,bu gecenin sessizliğini sabişin annesinin çığlıkları bozuyordu silahtan çıkan mermi sabişin kalbine gelmiş en güzel en beğendiği elbisesinden kanlar akıyordu ve ayak bastığı toprağa yığıldı , hastaneye bile götürmeden küçücük sevinç ve merak dolu kalbini oracıkta temsim etti.

Bu kötü olayın kahramanlarından sabişin katili birkaç sene hapiste yatıp çıktı umumi yerde dikkatsizce ateşli silah kullnak ve ölüm’e sebebiyet vermekten uzun bir ceza aldı ama iyi halden olay anında alkollü olmasından ve ceza indiriminden yaralanınca birkaç senede çıktı.

Bir diğer kahramanı evli çitlerdi her sene evlilik yıl dönümlerini kutlamak yerine sabişi ziyarete gidiyorlar.

Sabişin annesi , kızının tabutunun üzerine beyaz bir duvak ve kendisine aldığı ipek eşarp’ı koymuştu .canı kızını toprağa verirken herkesin içini yakan ağıtlar yaktı -ben öleydim kızım . deyip toprağa sarılması yok mu o anda, ne kadar taş kalpli , ne kadar vicdansız olursa olsun bir insan o an , o annenin halini görüpte ağlamayacak göz yoktu.
Aradan senler geçti şimdi o evde 2 yaşında s03abiha adında ve kısaca sabiş dedikleri bir kız yaşıyor. allah onlardan bir kız aldı ve tıpkı aynı huylara ve şaşılacak kadar fiziksen özelliklere sahip bir kız verdi.
Sabiha’nın annesinin bir sözü canı kızını anlatmaya yetiyordu ‘ benim kızım o küçücük yaşına gelene kadar yetişkin bir insanın hayatı boyunca soracağı tüm soruları sormuştu. şimdi kızlarının biri cennete biri yanı başlarında iki sininde adı şabiş

Nasıl bir kültürel karakterde olduğumuzu , nelerden haz duyduğumuzu ve avrupa birliğinin neden bu kadar zor koşullar ve reformlar getirdiğini anlamamak için, ya biraz aptal yada biraz kör olmak gerekiyor. bu tür olayların günümüz türk iyesinde yüzlerce sayabileceğimiz kötü örnekleri var. biz silahı savunma amaçlı değil gösteriş ve saldırı amaçlı kullandıkça bu ve bunun gibi gerçek hikayeleri yazmak zorunda kalıyoruz . umarım bu son olur.

Elma kurdu ve fatih_han

Fatih_han545@hotmail.com

14 Nisan 2008 Pazartesi

_Mutluluğun adını sorsalar iki kelime ile seni söylerdim
_Aşk nedir deseler, seni gören gözlerimin söylerdim
_Nasıl anlarsın aşkı deseler seni gördüğünde kalbimi atışlarını dinletirdim
_Unutmak istesen ne yapardın deseler. Hiç şüphesiz son nefesim derdim,
_Aşkı senle öğrendim, senle yaşandı, senle yaşanıyor, ve yaşanacak ta ki senin saran kolların toprakla buluşana dek…………


İÇİMDEKİ SEVGİLER

Umutsuz sandığım bir aşktın
Önce arkadaş sonra dostum oldun
Her bir anlamı sende buldum
Bir tek kalbime sordum
Seviyormusun onu dedim ?

Aşklarını, sevgilerini başka gözlerin anlamını dinledim
Ama bir türlü seni seviyorum söyleyemedim
Kurumuş bir çiçegin suya duyduğu özlemle bekledim
Ve sonunda söyledim
Aşkım seni çok seviyorum....

Hayatı sevmek için artık iki nedenim var biri sen ,biri seni seven kalbim

Baharlı gözlerden oğulcan'a

fatih_han545@hotmail.com

7 Nisan 2008 Pazartesi

SENİ ÇOK ÖZLEDİM

Bu gece anladığım yokluğunun acısını,
uzanınca yıldızlara, seyredince mehtap ı
anladım ki sensiz hiçbir anlamı yok sanırım sensiz hiçbir şeyde anlam yok.
Sakinim ağlamıyorum da ,gidişini seyredeli yıllar oldu bak artık aklıma gelince şişelerde seni aramıyorum, sabahlara kadar boş bir karanlığa bakmıyorum, artık yolda yürürken hiç kimseyi sana benzetmiyorum
Yağan yağmur altında sırf senle ıslandık diye hasta oluyordum, bak sağlıklıyım artık şemsiyemi alıyorum yanıma. sensiz başarmamamı sandın,yaşamamamı sandın,çürüyüp gideceğimi sandın dimi çok yanıldın hem de çok, ben yine sensiz onca sene geçirdim ama bak yaşıyorum üstelik doktor artık gelmeme gerek olmadığını söyledi geçen gün ,baş ucumda duran resmini de kaldırdım dün gece artık ıslanmayacak göz yaşımla, kısacası siliyorum tüm yaşananları ama neden bana yazıyorsun diyeceksin dedim ya güzelim sensizde yaşaya biliyorum. Bunu da bilmeni istiyorum 10 sene sürdü acısı ama başardım işte..
başardım sensiz yaşamayı
yalanda olsa söyleyebiliyorum bu gerçegi...

SON BİR NOKTA

BU GÜN ZAMAN ÇOK AĞIRDAN GİDİYOR
NEDENSE AKLIMDA SEN VARKEN
UNUTTUM SENİ DEMEK BİLE
SENİ BANA HATIRLATIYOR

BU GÜN ZAMAN ÇOK AĞIRDAN GİDİYOR
SON NEFESİNİ VEREN BİR CANLI GİBİ
İÇİM ACIYOR AŞKIN GİBİ
O BİLE SENİ BANA HATIRLATIYOR

AŞKIN ÇOK ŞIKLI BİR SINAV GİBİ
KALEMİM KIRIK SİLGİM YOK
HATA YAPMA GİBİ BİR LÜKSÜM YOK
SON BİR NOKTA İÇİN
YANLIŞTA OLSA
NELER VERMEZDİM UĞRUNA

AŞKINDAN ÖNCEKİ SÖZLERE KIZDIĞIM OLDU
ŞİMDİ SENDEN ÖNCESİ VE SENDEN SONRASI VAR HAYATIMDA
BİZ BU HAYATI KENDİMİZ SEÇMEDİK
ŞİMDİ SON BİR KARARI KENDİMİZ VERELİM
TUT ELİMİ UNUT GERİYİ
AŞKIM UNUTMA BENİ
HADİ……


YORULMAK SENLE BOŞ SOKAKLARDA
UNUTMAK KALAN HAYATI
ELİNİN SICAKLIĞINI HİSSETMEK
BUNU BİLE ÖZLEMEK
NE KADAR ACI ŞİMDİ GÜZEL YÜZÜNÜ
AYNADA GÖRMEK..

UNUTUYORUM KENDİMİ BAZEN SENSİZ AKŞAMLARDA
DALIYORUM YOKLUĞUNDA HAYALLERE
UYANINCA RÜYADAN
ANLIYORUM Kİ YAŞADIKLARIMIZ HAYAL
GİDİŞİN GERÇEKMİŞ

ŞİMDİ SENİ BEKLEYEN SESİZ KIRIK DÖKÜK BİR KAYIK GİBİ
DENİZİN DALGALARININ ARASINDA İSKELEYE VURUYORUM KENDİMİ
YOSUN TUTMUŞ KIRIK TAHTALARIM
KIRILMIŞ KÜREKLERİM
ŞİMDİ SÖYLE ESEN RÜZGARIM
BEN SENSİZ NASIL ÇEKERİM BU DENİZİN DALGALARINI

ARTIK ÇOK İÇİYORUM
SİGARAMI İÇKİMİ VE HASRETİNİ
ÜÇÜ DE HER GEÇEN GÜN YOKLUĞUNLA BÜYÜYOR
SİGARANIN DUMANINDA YÜZÜN
ŞİŞEDE HAYALLERİN
İÇİNDE HASRETİM
KARIŞIP GİDİYOR
SENSİZ GECELERE
BEN İSE BİTİŞİNİ SEYREDİYORUM
KALAN HAYATIMIN..