upload music to get code

19 Nisan 2008 Cumartesi

Son Sözüm Annem

+


Son sözüm annem


Hayat ne güzeldi ilk basamaklarında ne kadar toz pembeydi ilk adımlarında, hiçbir sorumluluğun olmadan yarınları düşünmeden, günü yaşayıp misketlerinin ve bezden yapılmış bebeklerinin çokluğudur tüm derdi o yaşta . gün boyu oynarsın akşama doğru babanı bekleyip yolunu gözlersin. annenin tüm itirazlarına rağmen yinede eve geç gelmekte ısrar edersin , annenin asık suratına bir tebessümle baktın mı içini eritirsin ve ellerini yıka gel en büyük ceza olurdu sana ne güzeldi 9 10 yaşlar bezden bebekleri annenin tencere tavasını habersizden alıp kendi dünyasında mutfak yapıp büyüklerin o halini taklit etmek ne güzeldi içindeki, dünya ne kadar büyüktü ki sığdıra biliyordu tüm gördüklerini.hayat böyledir o yaşlarda

Küçük sabiha’da içinde öyleydi hayat, içine sığdıramadığı bir yaşam vardı her çocuk gibi oda kendi dünyasında kimi zaman kayboluyordu, farklı yani hiper aktif bir çocuktu bu hali çevresindeki yetişkinler tarafından çok iğli ve sevgi toplamasına yol açıyordu bazen büyüklerinden duymak istemediği sözcükler duyuyordu ,bunun nedeni o yaştaki çocuktan beklenmedik bir şekilde soru sormasıydı çevreye ve yaşadığı dünyaya olan merakı onun o yaşta kendi yaşıtlarına göre birkaç adım öne taşıyordu. annesi ve çevresindeki insanlar ona kısaca sabiş diyorlardı .sabiş hayat dolu bir pıtı ,pıtı bir kızdı her bulunduğu ortamı neşelendirecek kadar sevgi doluydu. peki hayat onun için hep güzel anılarla mı doluydu ! çok acı ki hayır .

Yalova’nın küçük bir kasabasında mütevazı bir yaşam sürmekteydi ailesi ile birlikte,cuma günü okuldan çıkmış eve gelmiş ve yine annesine olmadık sorular soruyordu, annesi de -bak şabiş eğer uslu durursan yarın seni düğüne götüreceğim der. bunu duyan sabiş’in gözleri parıldar onun için müthiş bir eğlencedir çünkü orada elma şekeri satan satıcılar doyasıya koşa bileceği bir bahçe ve bir sürü insan olacaktı, sesizce tamam anneciğim dedi ve sakin bir şekilde televizyon seyrederek babasını beklemeye başladı , babasını beklemesinin ayrı bi nedeni vardı çünkü anneler günü pazar günüydü ve babası eve dönmüş sabiş annesine hediye edeceği ipek eşarpı gizliden odasına koymuştu düğün dönüşü verecekti annesine…
Cumartesi 19:30

Akşam olmuştu artık en güzel elbisesini giymiş ve annesinden gereken ihtarları almış hazırdı gitmeye.kasaba düğünü olduğundan genelde bahçelerde kırlarda açık havada olurdu. annesinin elinden tuttu ve karşı koşmuşları ile birlikte yavaş , yavaş düğüne doğru yöneldiler. bulmaları hiçte zor değildi . zaten kasaba ufak bir yer olduğu için düğünün sesi evlerine kadar gelebiliyordu. evlenen çift fazla bir çevresi yoktu ama kasaba her düğünde olduğu gibi yine o düğünde de evlenen çiftleri bu mutlu günleride yalnız bırakmamıştı bahçe alabildiğine doluydu müziğin sesi ile etraflarını çeviren kasabalı içeninde oynayan gençler kenarda sandalyede yer bulmaya çalışan yaşlılar bir köşede de özenle süslenmiş bir masada oturan bir çift vardı sabiş ve annesi kıyıda bir yer buldular ve annesi oturdu sabiş annesinin önünde duruyordu ve elma şekeri almak için biraz zaman geçmesini bekliyordu ve istediği izni alır almaz koştu bir tane elma şekeri aldı ve düğünün ortasında koşa koşa annesinin yanına geldi ve ’anne bu elma şekeri ağacından neden bizde dikmiyoruz dedi’ annesi tebessümle kızım o zaman bu amca nasıl çocuklarına bakar dedi sabiş haklısın anne bir tek onun bahçesinde var sanırım bu ağaçtan dedi.
Biraz zaman geçtik ten sonra kasaba ve köy düğünlerinde adet sayılabilecek bir olay yaşanıyordu belinde silahı olan erkekler teker, teker çıkarıyor gökyüzüne doğru silahlarını ateşliyorlardı. bu birkaç kişi ile başlamış ve belinde silahı olan tüm erkekleri sarmıştı . bazıları aldıkları alkolün etkisi ile ne yaptığını bilmiyor ağalarla doğru kurşun atıyor ve büyük bir maharetmiş gibi çevresindekileri ne kaba bir tabirle hava atıyordu. işin sorumsuz tarafı silahtan çıkan kurşun kovanlarını toplayan çocuklara kimse bir şey demiyor sıcak kovanları eline alan çocuklar sevinçle çeplerine dolduruyorlardı ( biz yetişkinler maalesef ki böyle örnek oluyoruz yarınlarımızı geleceğe taşıyan çocuklarımıza ) annesi sabişin elinden tutuyor silah atılan tarafa doğru gitmemesi için durmada uyarıyordu sabiş çok meraklı biri olduğu için oradaki yaşanan olayı yakın ir görüş acısından seyretmek istiyor ve orada buluna çocukları görünce annesinin itirazlarına anlam veremiyordu bir ara annesi yanındaki komşusu ile konuşurken sabiş o tarafa doğru gitti çevresinde kovan toplayan çocuklara bakıyordu ama o silah sesinden ellerini kulaklarına kapamış olanları seyrediyordu.orada bulunan insanlar bir birbirleri ile yarışırcasına havaya ateş ediyorlardı. içlerinden biri silahını havaya doğru çevirdi ve birkaç tane mermi ateşledi sonra parmakları tetik’e basıyor ama silah ateş almıyordu , silah tutukluk yapmıştı acemi bir tavırla silahını yere doğru doğrultu ve mekanizması ile oynamaya başladı silahın namlusu yere doğru bakıyordu silah tutukluk yaptı diye kendi kendine kızarken birden silahın mekanizmasını kendine doğru çekti namlun ucu biraz yukarı kalkmıştı ve mekanizması elinden kayınca silah ateş aldı o kalabalık ve silah sesinden merminin adresi ilk bi kaç saniye belli olmadı sonra acı bir ses yankılandı müzik ve silah sesleri altında ‘ annem’ diye sonraki birkaç saniye tüm hayat durmuştu adeta müzik susmuş silahlar ateşlenmiyordu ,bu gecenin sessizliğini sabişin annesinin çığlıkları bozuyordu silahtan çıkan mermi sabişin kalbine gelmiş en güzel en beğendiği elbisesinden kanlar akıyordu ve ayak bastığı toprağa yığıldı , hastaneye bile götürmeden küçücük sevinç ve merak dolu kalbini oracıkta temsim etti.

Bu kötü olayın kahramanlarından sabişin katili birkaç sene hapiste yatıp çıktı umumi yerde dikkatsizce ateşli silah kullnak ve ölüm’e sebebiyet vermekten uzun bir ceza aldı ama iyi halden olay anında alkollü olmasından ve ceza indiriminden yaralanınca birkaç senede çıktı.

Bir diğer kahramanı evli çitlerdi her sene evlilik yıl dönümlerini kutlamak yerine sabişi ziyarete gidiyorlar.

Sabişin annesi , kızının tabutunun üzerine beyaz bir duvak ve kendisine aldığı ipek eşarp’ı koymuştu .canı kızını toprağa verirken herkesin içini yakan ağıtlar yaktı -ben öleydim kızım . deyip toprağa sarılması yok mu o anda, ne kadar taş kalpli , ne kadar vicdansız olursa olsun bir insan o an , o annenin halini görüpte ağlamayacak göz yoktu.
Aradan senler geçti şimdi o evde 2 yaşında s03abiha adında ve kısaca sabiş dedikleri bir kız yaşıyor. allah onlardan bir kız aldı ve tıpkı aynı huylara ve şaşılacak kadar fiziksen özelliklere sahip bir kız verdi.
Sabiha’nın annesinin bir sözü canı kızını anlatmaya yetiyordu ‘ benim kızım o küçücük yaşına gelene kadar yetişkin bir insanın hayatı boyunca soracağı tüm soruları sormuştu. şimdi kızlarının biri cennete biri yanı başlarında iki sininde adı şabiş

Nasıl bir kültürel karakterde olduğumuzu , nelerden haz duyduğumuzu ve avrupa birliğinin neden bu kadar zor koşullar ve reformlar getirdiğini anlamamak için, ya biraz aptal yada biraz kör olmak gerekiyor. bu tür olayların günümüz türk iyesinde yüzlerce sayabileceğimiz kötü örnekleri var. biz silahı savunma amaçlı değil gösteriş ve saldırı amaçlı kullandıkça bu ve bunun gibi gerçek hikayeleri yazmak zorunda kalıyoruz . umarım bu son olur.

Elma kurdu ve fatih_han

Fatih_han545@hotmail.com

Hiç yorum yok: