upload music to get code

31 Ocak 2008 Perşembe

Yaşanmamış Küçük Mutluluklar

YAŞANMAMIŞ KÜÇÜK MUTLULUKLAR

Düşündüm mü geçip giden yılları hiç, arkana baktın mı neler bıraktın, geçmişinle şu anki nefes aldığın yaşamı kıyasladın mı hiç , yapmadın mı bunları , eğer yapmaydıysan bilki mükemmel bir hayatın var. Ama her geçen gün arkana bakıp geçmişinden yaptığın veya yapmadığın şeylerden pişmanlık hissi duyuyorsan , bilki yaşamadığın , yaşamak istediğin bir çok şey vardır .

Sen hiç müthiş bir gecenin ardından, büyük bir evde kocaman bir yatakta .pencerenden içeri sızan güneşte sevdiğini seyrettin mi ?
sen hiç işten eve gelirken hayatını adadığın insanın yüzünde bir tebessüm oluşsun diye bir çiçek aldın mı ?
sen hiç evde sevdiğinin işten gelmesini beklerken ocakta duran yemek yerine onu düşünürken yemeği yaktın mı ?
sen hiç bir yaz akşamı sahilde sevdiğinle yıldızları saydın mı ?
uçsuz bucaksız papatya kokan yeşilliklerde tüm dertleri sıkıntıları kimin ne düşündüğünü umursamadan elinde sevgilinin eli , koştun mu mutluluğa ?
sen hiç şemsiyeni arabaya bırakıp yaz yağmuru altında ıslandın mı, sevgilinle saçları arasından yanaklarına süzülen yağmur damlacıklarını seyrettin mi ?
sen hiç karanlık bir gecede kimsenin olmadığı bir sokakta sokak lambaları altında yürüdün mü, sönük bir lamba altında gözlerini kapatıp dudakların öptün mü ?

Bunların hangisini yaptın ? hiç mi ! hiç birini mi yapmadın ! o zaman ya sen hayal kurmayı bilmiyorsun yada hiç aşık olmamışın.

Şimdi beni anladın mı canım arkadaşım, ne demek istediğimi neler istediğimi ,neyi yaşamak istediğimi ,bu düşüncelerin , bu anlatmak istediğimin dini ,dili, ırkı ,cinsiyeti yok
Ve bunları yaşamadan saçlara aklar düşmeye başlamışsa ve yapmamam için bir çok engel varsa. Ve en kötüsü de bunları yaşayacak birini tanımıyorsan sen veya ben veya biz veya onlar.sadece bu dünyada boş yere nefes alıyoruz…


Fatih_han545@hotmail.com

28 Ocak 2008 Pazartesi

KIRIK BİSİKLET













Yorulmak o yaşlarda düşününce şimdi tebessüm kaplıyor yüzümü ne güzeldi gün boyu koşmak bir anlamsızın peşinden. Anlıyorum şimdi ne kadarda anlamlıymış kovaladığımız şey, olmadan sorumluluklar düşünmeden ne geçmişi ne geleceği nede unutup bırakan bir kalbi saatlerce koşmak. Dönünce eve kirli bir surat yorgun bacaklar ama yarın için yine heyecan dolu bir ifade , bilmiyorum çocuk kalabilmek yada onu tam anlamıyla yaşamak bunca rezalet ve sefilliğin içinde kırık bir bisiklete sahip olmak çok zor.

Adı Mehmet : bir ailenin iki kardeşten biri Mehmet, henüz 9 yaşında hayat onun için misketlerinden yansıyan güneş ışığı gibi ter temiz ve saf, yırtık bir ayakkabısı yamalı bir çorabı uzun saçları ve komşunun verdiği bir pantolon hayatındaki tüm serveti, henüz keşfetmemiş içindeki gerçek hazineyi, sürüp gidiyor yaşam onun için ırmaktan akan sular gibi, onunda düşleri vardı sığmazdı içine hayalleri, uçmak ister gökyüzünde uçurtmasıyla birlikte ama hiç biri tutmazdı olmadığı bisikletin özlemi kadar.
Babası inşaat işleri yapıyordu. Kazandığı para ay başını bile getirmiyordu ev kirası mutfak masrafı birde küçük kızının hastalığı maddi açıdan zor bir hayat sürüyorlardı. Annesi evin mutfak masrafları için evlere temizlik yapmaya gidiyordu.Annesi ve babası evde olmadığından kardeşine kendisi bakıyordu Mehmet ama annesi haftada ya bir yada iki gün temizlik işi bulabiliyordu henüz 5 yaşındaydı küçük Semra, doğuştan kalbi delik yaşıyordu, ameliyat gerekiyordu ama babanın ne bir sigortalı işi nede yüksek bir geliri vardı.sadece ilaçlarına ve aylık kontrolü için para kazanabiliyordu
Ailenin bu durumu annesini ve babasını çok üzüyordu . çocuklarına hak ettikleri hayatı veremedikleri için.
Akşam olmuş Mehmet in babası yorgun bir şeklide evin yolunu tutmuştu, Mehmet her akşam olduğu gibi yine babasını yolda karşıladı ve elini tutu. Yürüyorlardı. Mehmet yaşlarında bir çocuk çok alımlı ve kırmızı renkli bir bisikletle yanlarından süzüldü hafifçe, Mehmet gözlerini alamdı bisikletten bir türlü , unutu tutuğu eli ,durup arkasına baktı , tekrardan görebilmek için. Bu halini gören baba hiç sesini çıkarmadı ve oğlunun o halini seyretti. sonra göz göze gelirdiler ikiside, Mehmet ; istemeye,istemeye gülümseyerek ‘pedalınındı biri kırıkmış hiç güzel değil bu bisiklet’ .der.( ama bir gün alacaktır babası hiç bitmek tükenmeyen bir umut vardır içinde ) Babası yine sesini çıkarmaz bilir Mehmet^in içinden geçen özlemi bilir çizdiği resimlerde hepsinde bir kırık bisiklet olduğunu. Yürürler tekrardan eve doğru ikisinin de sesi çıkmaz yol boyunca. Bu olay babasının içinde büyük bir yara açar. Mehmet in gülerken buğulu gözleri çıkmaz bir türlü aklından. Bir yol düşünür tüm gece ve aklına bir fikir gelir sevinir. İnşaata bulunan çimento torbaları vardır, toplayacaktır onları, sabah olur çalışır babası iş biter başlar kıyı köşe kağıtları toplamaya ,bu sürer 10 gün böyle, sonra biriktirdiği kağıtları emanet bulduğu üç tekerli bir bisiklete atar. satar tüm biriktirdiği kağıtları ama bisikletin yarı parasıdır bu, eve geç kaldığını anlar bakar babadan kalma saatine birden ışık yanar beyninde evet babasından hatıraydı saat ama mehmetin gülen yüzü için değerdi. koştu kapanmadan dükkanlar sattı babadan kalma saati artık tamamdı parası bisikletin ama geç olmuştu yarın iş çıkışı alacaktı, ve gece yüzünü gösterdi tüm ihtişamıyla sonra güneş doğdu ufuktan gitti babası yine işe, akşam olunca koştu bir bisiklet tamircisine zor bela pazarlıkla aldı , pedalı yamuk, boyası dökük ama kırmızı bir bisiklet . o kadar guruluydu ki mehmetin babası sanki elinde tutuğu kırık bisiklet değildi de Mehmet e dünyalar kadar mutluluk götürüyordu , güneş henüz batmamıştı yoldan gözüktü babası,yol tepeye doğru çıktığı için Mehmet önce babasının gülen yüzünü gördü yol ilerledikçe babası doğan güneş gibi beliriyordu ufukta, Mehmet yürüdü babasına doğru ama henüz görmemişti bisikleti sonra elindeki bisikleti gördü Mehmet , koştu tüm özlemiyle önce bisiklete baktı sonra babasına sarıldı, anlatılmaz bir duyguydu ikisi içinde ama Mehmet bilmiyordu bisiklet sürmesini tutu bisikleti babası sonra iteledi yavaşca Mehmet i eve , yarın iş yoktu Mehmet in babasına yarın için söz verdi oğluna öğretecekti sürmesini yemek yediler ailecek Mehmet hemen koştu yatağa sabah olmasını hiç bu kadar çok istemiyordu,gün ağrımıştı Mehmet in sevinçli gözleri ile birlikte.Henüz uyanmamıştı annesi ve babası ama o koştu bisikletine,aldı eline koşturuyordu sanki mutluluğunu , binmese de üzerine. Yol meyili olduğu için kolaydı aşağı doğru inmesi sonra tekrar , tekrar indi sonra binmek istedi pedalı yamuk mutluluğuna .ayaklarını yere sürterek iniyordu, yukarıdan bir ses geldi kulağına belikli araba geliyordu arkasından kenara çekilmek istedi heyecanlandı sonrada hızlıca yolun ortasına düştü bisikleti ile birlikte ,önce bir acı fren sesi ve çığlık duyuldu. Araba aniden çıkan bisikleti fark edememiş üzerinden geçmişti,sesi duyan anne ve babası koştular dışarı ,annesi Mehmet i o halde görünce olduğu yere yığıldı. babası koştu kucakladı Mehmet i ,yerde yamuk pedallı boyası dökük kırmızı bir bisikletten başka birde mehmetin kanı vardı. çarpan araba ile hastaneye götürmek için çırpınıyordu hem babası hem de çarpan adam.babası Mehmet i konuşturmak için çığlık atıyordu adeta ‘ hadi oğlum aç gözlerini, bak uyandım gidelim bisikletine’ Mehmet arabada hafifçe gözlerini açtı ama suratında ne bir acının belirtisi nede bi mutsuzluk ifadesi vardı sanki hayatındaki yaşamak istediği tüm heyecan ve mutlulukları yaşamış biletini almış bir yolcuya benziyordu ve babasına kısık bir sesle’ baba sürdüm bisikletimi’ diyordu ,gelmişlerdi hastaneye ama yapacak pek bir şey kalmamıştı Mehmet son nefesini vermişti.
Sonra ne mi oldu?
Mehmet'in hayatına maal olan kişi en az Mehmet'in babası kadar üzüldü ve babasına kendi fabrikasında sigortalı bir iş verdi ve onlara bir ev tahsis etti. Semra'nın tüm ameliyat masraflarını karşıladı. Semra artık hayata tutunabiliyor. Annesi Mehmet'ten sonra ilk defa Semra'nın o haline gülümsedi. Babası için de hep bir hüzün ve vicdan sorgulaması kaldı.
Son bir kişi kaldı oda Mehmet
Mehmet sevdiği kırmızı bisikleti ile babasını,annesini ve kardeşini bekliyordu uzaklarda

İnsanın yaşı kaç olursa olsun, hayallerinin gerçekleştiğini anlayınca,mutlu olmaması için neden kalmaz.Mehmet belki ,bizim için küçük ama kendi için büyük hayaline kavuştu, Mehmet ten öğreneceğimiz bir şey daha var her ne nedenle ve şekilde yaşanırsa yaşansın bu hayat, asla ama asla umudumuzu kaybetmeyelim, aksi taktirde son nefeste bile mutluluk kelimesi sadece kelimeden ibaret kalır bize….

Fatih_han545@hotmail.com

24 Ocak 2008 Perşembe

TOPRAKTAKİ AŞK


Yoruldum artık yalan dünyanın yalancı insanlarından, sahte yüzlerden anlaşılmaz sözlerden,fosilleşmiş cümlelerden, artık sıkıldım !! yaşamak için nedenlerim olmalı, olmalı ki yarınlarım var olsun. Tutunacak dallarım olmalı , olmalı ki kaderini yaşayasın insan.

Gittin... Evet çok uzaklara gittin sendin yaşamama sebep sendin tutunduğum dal. Söyle şimdi ben sensiz nasıl yaşarım nasıl hayal kurarım nasıl olurda başkasına sen benimsin derim, gittin ben sensiz yarınlarımı bensiz bıraktın, mutlu musun kırmızı karanfilim...

Hatırla onca yaşanan güzel anıları , hani bir gün kimse bizi görmesin diye arka mahallenin taş kaldırımlı sokaklarında yürürken, yorulurdun ve her zaman oturduğumuz bankta dinlenirdin ve o banktaki son günümüzde; elim elinin içindeyken nasıl da sıkmıştın ve gözlerime bakıp sakın beni bırakma demiştin, derken bırakmadım halen elin elime yüreğimde sımsıkı seni yaşıyor hayallerim seni anıyor kalbim, bırak bedenim yaşamasın seni, ben senin yokluğunu da severim acı da olsa senden bir parça olduğunu düşünür uyurum...

*Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.

Anılar için, yaşanmış hikayelere, hikayeler için kahramanlara, kahramanlar için dağ gibi kalplere ihtiyaç vardır. Benim senin için dünyalar kadar kalbim vardı. Yaşadığın hayat hikayendeki kahramanındım ama şimdi sadece bir anısın. Şimdi yağmur yağıyor. Penceremde düşen damlaları seyrediyorum, senin benim hayatımdan kayıp gittiğin gibi camda kayan yağmur damlalarını seyrediyorum. Süzülürken aşağı doğru damlaları göz yaşlarım takip ediyor. Ağlıyorum ağlıyorum, neden bıraktın beni diye !!

Uyanıyorum sensiz sabahlara sonra yatağımda elimi atıyorum sen yoksun, ve sensiz her uyanışımda isyan ediyorum neden uyandım diye çünkü kalbimin en derin yerinde sen olduğun gibi rüyamda da sen varsın...

Hatırla ey sevgili! Bahçesi büyük kendi küçük bir evimiz olacaktı. Hatırla ey sevgili! Çocuklarımız koşacaktı o bahçede, gün batımında onları seyrederken elimi tutacaktın. Bunu bana neden yaptın kırmızı karanfilim... Bu kadar mı sürgün aşkım sana. Son tebessümün hafızamdan silemiyorum ve doktorun elinde tel tel dökülen saçlarını...

Nerden bilirdim o kaldırımlarda yorgunluktan değil de tüm bedenini saran kanserden nefes nesefe kaldığını. Nerden bilirdim beni bu kadar sendiğini bu gerçeği benden sakladığını, son tebessümün silemiyorum dedim ya kırmızı karanfilim gözlerinden yastığa doğru süzülen göz yaşların, elimde yine senin elin yüzünde unutma beni der gibi, sanki unutmayacağımı bile bile gülümsüyorsun sonrada gözlerini kapatıyorsun o anı hiç unutamıyorum kırmızı karanfilim, bak yine bunları sana yazdım bunca yol yürüdüm elimde ellerin yok ama senin en sevdiğin çiçekler var yine solmuş gecen hafta üzerine diktiğim çiçekler. Ama üzülme bu karanfilleri de dikeceğim. Onlar solmaktan usanmayacak bende dikmekten usanmayacağım kırmızı karanfilim biliyorum duyuyorsun beni. Sıkıyorum seni bende alan toprağı, vermiyor hayat seni....

Ben yine geleceğim kırmızı karanfilim yine temizleyeceğim toprağını o çok sevdiğin karanfillerden de getireceğim. Ben yokken beni sana hatırlatsın diye... Şimdi gitmem gerek kırmızı karanfilim... şimdi gitmem gerek...

*Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni,
Gelme, artık neye yarar?

ben seni yokluğunda da severimm


KiM iSTeR BöYLe BiR <>

*Şiir alıntıdır.

KAYBETTİĞİM DOSTUMA

23/01/2008
Uzun zaman önce iki kayık varmış denizde aynı rıhtıma bağlanır aynı dalga çarparmış gövdelerine, ikisi de sabah erken saatte çıkarmış uçsuz bucaksız denizlere, kayıklardan birinin sahibi her gün temizler, çatlaklarını kapatır ve her fırsatta boyarmış onun, bunu gören diğer kayık kıyaslamış kendini ve onu
- Benim sahibim hiçbir zaman temizlemez beni, su almadıkça kapamaz çatlaklarımı, ve halen ilk boyandığım rengimle duruyorum. Bir çanta atar sırtıma her gün, bir de yük olsun diye kalın bir ip alır sanki kendi ağırlığı yetmiyormuş gibi. Yandaki kayık güler bunun bu haline.
– Benim sahibim beni çok düşünür almaz eline yük, yormaz beni denizde, der.
Diğer kayık susar ve kızar içten içe sahibine ve bunu sahibine söylemek için zaman kollar, öğlen olmuş balıklar ağa takılmış, gülen bir yüz sahibinde ve tam zamanı olduğunu düşünür ve açılır kayık sahibine;
- Bak kaptan, der. Yıllarca seni denizlere ufka taşıdım. Her gün sağ salim rıhtıma getirdim. Benimle tuttuğun balıkları sattın, akşam olunca kendinden geçene kadar içtin kazandığın parayla, ekmek aldın su içtin ömrünü taşıdım senelerdir. Uyuyunca sırtımda hayaller kurdun yeri geldi göz yaşlarını döktün üstüme. Bu kadar çektim çileni.
Kaptan evet der doğru bunların hepsini yaptın benim için ama bunları ikimizde biliyoruz. Neden anlatıyorsun der yaşlı kaptan
Kayık:
- Evet bunları sana anlatıyorum, çünkü çürümek üzereyim. Her gün aldığın çanta ve kalın ip yorar beni açık denizde. Boyam halen ilk rengi, yosun tuttu gövdem. Diğer kayıklar bu halimi gördükçe gülüyor ve bana ‘Sahibin seni hiç sevmiyor hiç düşünmüyor.’ diyorlar. Buda beni çok üzüyor. der kaptana.

Kaptan hafiften gülümser buna “Anlarsın zamanı gelince” der ve sessizce gider yine içmeye.
Kayık çok sinirlenir bu duruma. Sabah olur. Sahibi gelir yine. Elinde ağır çantası ve kalın ipi vardır. Kayığa atar bunları tekrar kulübesine gider kalan malzemeleri almak için kayık ,denizde yatar sağa sola düşürür çantayı ve ipi, geçirir aklından ‘Bu gün çekmeyeceğim yükünü’ der, sahibi gelir. Atar ağı kayığa çeker karanlıkta ufka küreklerini. Açılırlar ikisi de, çok yol almışlardır. Gün ağrımıştır artık kaptan atar ağını denize rast gele diye.hava açık ve güneşlidir. Ama kaptan erken toplar ağını anlar fırtına gelecektir. Çekmeye başlar kıyıya kürekleri, geçmeden bir kaç saat kopar fırtına bunların üzerine,kaptan ağır olan tüm malzemeyi atar kayıktan, tutuğu balıkları, ağı batırmak istemez kayığını. Döner arkasına uzanmak ister çantasına, bakar bulamaz bıraktığı yerde bir anlam veremez, halen bir umudu daha vardır kaptanın, motorlu büyük kayıklar görür yardım ister, kurtulduk der kayığa ,gemidekiler ‘atın ipinizi’ der adam ,yine tekrardan arkasına döner arar kalın ipini kurtarmak ister sevdiği kayığı,ararda bulamaz, sorar kaptan kayığa, ne oldu bunlara, kayık susar anlar o zaman kaptan kayıktadır suç, yapacak bir şey kalmamıştır kaptan canını kurtarmak için biner o büyük gemiye, sonra bakar bıraktığı kayığa, ters dönmüştür, kapılır fırtınaya ve kaybolur derin dalgalarda..
Kalan tüm kayıkların sonu aynı olmuştur. Batmışlardır azgın denizde.
Aradan aylar geçer kaptan eskide olsa bir kayık alır kendine. Aldığı kayık öğrenir battığını önceki kayığının sorar kaptana;
– Sen ki denizlerde ömrü çekmiş biri, nasıl verdin denize sevdiğini?
Kaptanın acı bir tebessüm belirir yüzünde ve anlatır olanları sessizce;
- Ben ve o çok balık tutardık, tutuğumuzu satardık kazandığımız paranın büyük bölümünü tersaneden alacağım malzemeye ayırırdım, onları da bir çantaya koyardım kalan parayla derdimi unutmak için içki alırdım içerdim saatlerce ve alırdım çantamı gidersin sesiz kayığımın yanına ,bakardım yıldızlara beklerdim uyumasını kayığımın, sonra açardım çantamı sarardım açılan yaralarını, kapatırdım tüm çatlaklarını, diğer kayıklar ayda bir yaparlardı bu bakımı ben her gün yapardım, yapardım da bilmezdi, eskidiğini zamanını dolduğunu anlamasın diye, birde çadırım vardı çantada, yakalanırsak bir fırtınaya kapardık sırtımıza almazdık su diye, birde ip alırdım, kalırsa açık denizde, takarız bir motorlu gemiye dönerdik başladığımız yere diye, bunlar ağır gelmiş bizim kayığa çekememiş hayatın yükünü...
insanda böyledir yaşadığı hayata ,anlamaz kendisine yapılan iyiliği bilmez karşısındakinin ne düşündüğünü anlayamaz sevgisin,geçte olsa anlar bazı şeyleri ama iş işten geçmiş olur. sanır ki döner dünya kendi ekseni etrafında. Anlar sonra kaybedince ya HAYATINI , ya DOSTUNU…


Anlamak için kaybetmek mi gerekir.

Kaybettiğim dostuma
Ben seni hiç unutmadım…



fatih_han545@hotmail.com


19 Ocak 2008 Cumartesi

SENSİZ ŞEHİR

Sorsalar bana özledin mi diye
Hiç şüpesiz ağlardım
Sonra anlatırdım ıslak kaldırımları
Güneş düşen pencereleri
Yıkık binalarını
Anlardım o zaman yokluğunda
Sensiz şehri
Şimdi uzun zaman geçti
Son kalan virane bir şehirdi
Dönme artık
Aradığın yok bu şehirde

18 Ocak 2008 Cuma

UMUT KELEBEK GİBİDİR


Umut kelebek gibidir
Kimi zaman uçar
Kimi zaman yorulur bir kelebeğe konar
Umut bir kelebek gibidir
Ömrü kısadır umudun
Hayatı çok güzeldir kendi gibi
Her hali başkadır
Umut bir kelebektir renk renk
Alabildiğine rengarenktir.
Tıpkı umuda benzeyen kelebek gibi
Umarım senin kelebeğin
Ömür boyu uçmaya devam eder
Uzakta bir yerde...
fatih_han

17 Ocak 2008 Perşembe

HAYAL SEVDAM


Zaman gelir gün biter
Karanlık içinde bir sen bir de hayallerin kalır
Sen hiç hayallerinle baş başa uyudun mu?
Uyurken akan yaşlarda hayalerini seyrettin mi
Seyrederken tekrar tekrar ağladın mı
Eğer ki ağlamadıysan anlamamasın beni
Olmamıştır hayallerin
Şimdi geride kalan ben ve hayalim

SEN HİÇ...

Sen hiç nehirlerin ufka doğru yavaş yavaş aktığını seyrettin mi?
Sen hiç bu yolun sessiz ve çaresiz olduğunu düşündün mü?
Sen hiç giderken arkana bakmayı denedin mi?
Şimdi uzaktasın bensiz
Ben ise sensiz ve sevgisiz

Ben artık nehrin sonuna doğru koşuyorum
Son damladığı denize koşuyorum
Birgün beni arar da bulamazsan
Bil ki ben artık denize karışmış
Nehrin sularında seni bekler olacağım
Al sende kalsın şimdi tüm HOŞÇAKALLAR...
fatih_han